1 Mart 2016 Salı

KİTAP YORUMU: ANA KARARGAH İSTANBUL - ŞEVKET DEVRİM



Kitap Adı: Ana Karargah İstanbul
Yazar: Şevket Devrim
Tür: Polisiye
Yayınevi: Karayel Yayınları
Sayfa Sayısı: 384

Arka Kapaktan:
Ardında hiçbir iz bırakmayan bir katil… Belli bir amaç uğruna seçilmiş kurbanlar… Ustaca işlenen seri cinayetler… Ülkeyi bir kaos ortamına sürüklemeye çalışan uluslararası bir örgüt… Ve bu örgüte ana karargâh olarak seçilen bir şehir: İstanbul…
Başarılı bir polis olan Komiser Timur, bu yapbozun parçalarını bir araya getirmek ve resmin bütününü görmek zorundadır. Bu cinayetleri işleyen katili bulacak ve büyük güçler tarafından oynanan bu oyunu bozabilecek midir? Bunu yaparken aynı zamanda kendi hayatını da yoluna sokması gerekmektedir.
Kendisi de bir polis olan Şevket Devrim, yeni romanı Ana Karargâh İstanbul’da büyük bir bulmaca sunuyor okurlarına.

Cinayet bir sanat şeklidir. Tek bir farkla;
sanatçısı cehennemin derinliklerine,
eserleri ise toprağa gömülür…



    Arka kapak yazısını okumuş olduğunuz bu kitap her ne kadar polisiye kurgu bir roman gibi dursa da asla bundan ibaret olmadığını bilmelisiniz.


    Ana Karargah İstanbul'da olaylar, kimsenin cesaret edip araştırmayı göze alamadığı papaz cinayeti dosyasının Komiser Timur'un üstüne yıkılması ile başlıyor.

    Timur, henüz 20'li yaşlarında olmasına rağmen başarıları ile adını duyurmuş, yetenekli bir komiser. Her bir ipucunun ardından sonuna kadar giden, önüne çıkan engelleri adım adım aşan biri. Fakat gelin görün ki meslek hayatında ne kadar başarılı ise özel hayatında bir o kadar başarısız, pasif davranışlar sergiliyor. Özellikle de meslektaşı Melek ile olan ilişkilerinde bu durum daha bi göze batıyor. Kitabı okurken 'olmamış' diye düşündüğüm tek kısım Melek ile Timur arasında geçenlerdi.


    Ana Karargah İstanbul, bugüne kadar okumuş olduğum polisiye romanlar arasında faydalı içerik yönünden en zengin kitaptı desem abartmış olmam sanırım. Toplumsal açıdan gerçekten çok önemli ve herkesin bilgi sahibi olması gerektiğini düşündüğüm bir konuyu, İlluminati'yi, daha önceden fikir sahibi olan/olmayan herkesin çok rahat anlayabileceği bir dil ile anlatıyor yazar bizlere.


    Karayel Yayınları sayesinde tanışmış oldum Şevket Devrim'in kalemiyle. Henüz hakkında fazla bilgi sahibi olamadım fakat böyle bir eser ortaya çıkarttığı için şimdiden hayranlık duyduğum Türk yazarlar arasına girdiğini söylemeden geçemeyeceğim :) Eğer siz de benim gibi polisiye sever bir okursanız, bu kitabı gözden kaçırmamalısınız!



    Kitaptan birkaç alıntı ile sonlandırmak istiyorum yazımı:

    '' Bu şehrin insanları, hissettirilmeden verilen bir narkoz ile uyutuluyor ve kendilerinden istenen her türlü vazifeyi isteyerek veya istemeyerek yerine getiriyorlardı. Bu insanlar İstanbul'un değerinin farkına varamıyorlarsa, olsa olsa derin bir uykudadırlar. ''
Sf. 10,11


  '' İnanmak...
    Kurumuş toprakların ortasında tek başına duran susamış bir çiçeğin koynuna, gökyüzünden kavuşma hayali ile gelen bir yağmur damlası gibi inanmak...

    Ağzındaki küçük solucanı yavrusuna ulaştırabilmek için kartalların arasından geçmek zorunda kalan bir güvercin gibi inanmak...''

sf. 11



  '' Ona  göre öyle birisini sarmalıydı ki elleri, onun üzerine başka bir el görmemeliydi.
    Ne derler? ' Yandığı ateşi tarif edebilen gerçekten yanmıyor demektir.' İşte onun gibi yakmalıydı o elin sahibi kendisini.''

sf. 118



  '' Ölmek sorun değildi de sadece bir cana sahip olduğun bu hayat oyununda başkaları tarafından oyun dışına itilmek zoruna gidiyordu insanın. Bunun adı cinayet değil, tamamen hırsızlıktı. Başkasının elinden sadece bir tane olan yaşama hakkını almak, çalmak, yok etmek. Ne karmaşık bir denklem.''
sf. 149



  '' Hain olmak ayrıdır, ihanet etmek ayrıdır.
    Hain, o sıfatı hak eden ve hak ettiği şekilde yaşayandır. İhanet ise, sen de dahil herkesin farkında olmadan veya zorunda kalarak yapabileceği bir durumdur.''

sf. 174



PUANIM: 4.5/5



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder